Saygıdeğer Basın Mensupları, Kıymetli Hemşehrilerim,
Bugün, Türkiye'nin en yakıcı sorunlarından biri olan terörle mücadeledeki stratejilerimizi ve bu konudaki milli duruşumuzun önemini vurgulamak üzere huzurlarınızdayım. Son dönemde şahit olduğumuz bazı gelişmeler ve tartışmalar, terörle mücadeledeki kararlılığımızı bir kez daha gözden geçirme ve ortak akılla hareket etme zaruretini ortaya koymaktadır.
"Terörü ödüllendirerek çözüm bulunur mu?" Bu soru, aslında cevabı içinde barındıran büyük bir yanılgıdır. Terör örgütlerinin gayrimeşru taleplerine boyun eğmek, onların amaçlarına ulaşmasına zemin hazırlamak, kendi bindiğimiz dalı kendi ellerimizle kesmekten farksızdır. Bu, sadece bugünü değil, yarınlarımızı da ipotek altına almak demektir.
Terör örgütlerinin "Lozan bizi engelledi", "devlet bizi inkar ve imha ettiği için askeri, polisi, öğretmeni, masum vatandaşı şehit etme hakkımız var" gibi akıl ve vicdan dışı söylemleri, şiddeti meşrulaştırmaya çalışan kirli bir propagandanın ürünüdür. Masum canlara kıymanın, insanlık dışı eylemleri bir "hak" olarak sunmanın hiçbir hukuki, ahlaki veya insani temeli olamaz. Bu tür iddialar, ancak karanlık bir zihniyetin ürünüdür.
Peki, dünya terörle nasıl mücadele ediyor? Hatırlayalım, 11 Eylül saldırılarının baş sorumlusu Usame bin Ladin'e karşı Amerika Birleşik Devletleri'nin tavrını. Amerika, yıllar süren azimli bir takibin ardından, terörist lideri nerede olursa olsun bulup etkisiz hale getirmiştir. Bu, teröristlerle masaya oturulmayacağının, onların taleplerinin asla karşılanmayacağının ve uluslararası terörle mücadelenin tavizsiz bir şekilde yürütüleceğinin en net mesajıydı. Benzer şekilde, Latin Amerika'daki birçok ülke, terör eylemlerini en ağır şekilde cezalandırarak ve örgütlerin finansal ile lojistik kaynaklarını kurutarak terörle mücadele etmiştir.
Ne yazık ki, son dönemde ülkemizde bazı tartışmalara ve uygulamalara şahit olmaktayız. Bazı belediyelerin aldığı kararlar, şehitlerimizin isimlerinin sembolik değer taşıyan yerlerden kaldırılması gibi girişimler, milli birlik ve beraberliğimize vurulacak en büyük darbelerden biridir. Gümüşhane'mizde veya Türkiye'nin herhangi bir yerinde, vatanımız için canını feda etmiş bir şehidimizin isminin kaldırılmasına veya değiştirilmesine asla müsaade edilemez. Kıbrıs şehidimiz Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel'in adının geçtiği her yer, milli şuurumuzun ve şehitlerimize vefa borcumuzun bir nişanesidir. Bu tür adımlar, terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmekten, onların propagandasına hizmet etmekten ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmekten başka bir işe yaramaz. Bu, açıkça bir milli duruş zaafiyetidir.
Kıymetli Hemşehrilerim,
Uyanmazsak, sonuçları çok ağır olur. Vatanımıza yazık olur. Bu kritik süreçte, parti taraftarlığından arınarak, siyasi çekişmeleri bir kenara bırakarak, milli çıkarları en ön planda tutarak hareket etme zorunluluğumuz vardır. Terörle mücadele, sadece güvenlik güçlerimizin değil, tüm milletimizin topyekûn bir duruş ve topyekûn bir mücadele sergilemesi gereken bir meseledir.
İYİ Parti olarak bizler, terörle mücadelede devletimizin yanında, milletimizin hizmetindeyiz. Bu mücadelede hiçbir tavize mahal verilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Terörün beslendiği sosyo-ekonomik faktörlerin ve gençlerin radikalleşmesini önleyici politikaların geliştirilmesi elbette önemlidir. Ancak bu, asla ve asla teröre ödül vermek veya teröristlerin gayrimeşru taleplerini karşılamak anlamına gelmez. Tam tersine, terörün kökünü kurutmak, toplumsal dayanıklılığımızı artırmak ve milli birliğimizi güçlendirmek anlamına gelir.
Unutmayalım ki, bu vatan hepimizin ve onu korumak da hepimizin en temel görevidir. Milli şuur ve tavizsiz bir kararlılıkla terörle mücadelemizi sürdürmek zorundayız.
Hepinize teşekkür ederim.
Saygılarımla,